Reklam
Reklam
Erdoğan ERKAYMAZ

Erdoğan ERKAYMAZ

dogusofsetayancik@hotmail.com

Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri

17 Temmuz 2017 - 10:54

Son günlerde yapılması iyice zorlaşan aktivite TV izlemek benim için. Birkaç kanal dışında tüm yayın “15 Temmuz”. Elimde ki kitap bittiğinde TV kanallarına baktığımda yine aynı konu… TV dilinde “Zapping” Türk Dil Kurumu’nda ki karşılığı “Geç Geç” yaparken bir spor kanalında tarihi Kırkpınar Güreşlerini veriyor. İzlediğim esnada Güreş Ağası ihalesi yapılıyor, aralarında Ayancıklı Hemşehrimiz iş adamı Zeki ÖZÜNLÜ katılmış ve son olarak 1 milyon 257 bin de bırakmıştı. Bu hafta ki yazıma da konum “Kırkpınar Yağlı Güreşleri” oldu.

 

         Ülkemizde güreş denildiğinde ilk akla gelen Kırkpınar Yağlı Güreşleri, 14 yy.da Rumeli de doğup günümüze kadar uzanan geçmişiyle Dünyanın en eski Güreş Festivallerinden biridir. Güreş; iki insanın birbirileriyle hiçbir araç gereç kullanmadan eşit şartlarda belli bir olan, belli kurallar ve belli zaman içinde gerçekleştirdiği zihinsel ve fiziksel mücadele şeklinde tanımlanıyor. Güreş insanlık tarihinin en eski sporlarından biridir. Ülkemizde de Ata Sporu olarak anılmaktadır. Kırkpınar da ki Yağlı Güreş, Pehlivanların beli ve paçası iple bağlı deri pantolonlar yani “Kispet” giydiği ve Zeytinyağı ile yağlanarak çim üzerinde yarıştığı güreş şeklidir.

 

Kırkpınar efsanesi ise; birçok söylenti vardır. Bunlardan en yaygın olanı, Rumeli’nin fethi sırasında Orhan Gazi’nin kardeşi Süleyman Paşa Kırk askeri ile Domuz Hisarı Kalesi ile birlikte birkaç kuleyi de ele geçirir. Bu birlik geri dönerken bir gün Yunanistan sınırları içerisinde kalan Somana da ki molalarında güreş tutuşurlar. Bunlardan ikisi yenişemezdi. Daha sonra iki güreşçi Hıdrellez gününde yeniden güreşe tutuşurlar. Güreş sabah erken başlayıp gece yarısı iki güreşçinin ölümüne kadar sürer. Arkadaşları tarafından orada bulunan İncir Altının altına defnedilir. Yıllar sonra arkadaşları aynı yere tekrar geldiklerinde gömülü yerde temiz ve Gürpınarların Şırıl Şırıl aktığını görürler. Bunu üzerine o yer “Kırkpınar” olarak adlandırılır ve böylece Kırkpınar Yağlı Güreş geleneği başlar.

 

Kırkpınar’ın en büyük ödülünü “Başpehlivan” alır ve bir yıl süreyle “Türkiye Baş Pehlivan” unvanını elinde tutan bu unvanı üç yıl arka arkaya koruduğu takdirde Altın Kemerin Sahibi olur. Yağlı güreşler pehlivanları seyircilere tanıtan güreşi başlatan kişiye “Cazgir veya Salavtcı” denir. Ahenkli bir şekilde yapılıp seyircinin zevkini okşayan bir ısınma ve kültür fizik hareketine de “Peşrev” denir.

 

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı nedeniyle 1878 – 1879 - 1880 ve 1881 yıllarında Kırkpınar Güreşleri Yapılamadı. 1913 yılında Edirne Bulgar işgalinde kaldığında yapılamadı. 1914 – 1918 yıllarında 1. Dünya savaşı nedeniyle ve savaştan sonra Yunan işgali nedeniyle 1919-1922 yıllarında yapılamamıştır.

 

Rakibin sırtını yere getirme oyunu olmasını ötesinde müziği ile peşreviyle Şamam kültüründen gelen simgesel ve dinsel anlamlarıyla ve yine yağlı güreşin ülkemize özgün Kültürel bir zenginliktir. Edirne ilimizle özdeşleşen Kırkpınar Yağlı Güreşleri atalarımızın emaneti olan bu köklü geleneğimizin sürdürülmesi ve gelecek kuşaklara da aktarılması için öz verili çalışmalar devam etmelidir. 2017 yılının yani 656. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri baş Pehlivanı Antalyalı İsmail Balaban oldu. Bu yazımı akrabam Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde görev alan Güreş Federasyonu Merkez Hakem Kurulu Başkanı Tahir YILMAZ’A ithaf ediyorum.

Sevi ile kalın

Bu yazı 17682 defa okunmuştur.